20 Nisan 2014 Pazar

Dünya Seyahatinden Notlar





İş hayatımızı tamamen noktalayınca Dünya Seyahati planımız vardı.  Bu arada gazete ilanında gördüğümüz
Sheraton Çeşmenin dünya seyahati  kampanyası bize çok cazip geldi.

Kendimize bir emeklilik piyangosu olarak gördüğümüz bu seyahati yapmaya karar verdik. Şubat 2012 tarihinde seyahat planlarımızı yapmaya başladık. Sheraton Dünya seyahati kapsamında bize 16 uçuş ve 14 Marriot konaklaması veriyordu. Ancak bu 20 günlük Dünya Seyahati  çok kısıtlıydı. Bizim artık bol zamanımız vardı..  onun için seyahat planımızı uzun bir çalışma sonucunda 53 günde tamamlamaya karar verdik.  14 Marriot konaklamasının dışındaki otel konaklamalarımızın tamamını  booking.com   dan yaptık
Gideceğimiz ülkelerden sadece Amerika, Yeni Zelanda ve Avustralya vizesi aldık, diğer ülkeler vize istemiyordu.

Bu seyahati planlama aşamasında çok ayrıntılı çalışmalar yaptık. Konaklayacağımız otellerin fiyatları konumları, otellerin memnuniyet dereceleri,   hava alanına  ve şehrin merkezine  ulaşımlarını  ayrıntılı inceledik. Buna göre karar veridik.  Gideceğimiz şehirleri mümkün olduğu derecede internetten bu şehirlere yapılan gezi notlarından  inceledik ve notlar aldık.  İlk defa bu kadar uzun uçuşların olduğu seyahatimiz yaklaştıkça heyecanımızda artıyordu.



Seyehat rotamız ;

Kuzey Amerika ( New York, Miamı, Orlando, Los Angeles, San Diego ),
Güney -Amerika ( Brezilya, Riodjenerio, Arjantin/ Buenos Aires) ,
Bahamalar/ Royal Carıbbean ( Mas Nau, Coco cay, Key west) ,
Hawai (Honolulu),
Yeni Zelanda / Auckland,
Avustralya ( Sydney),
Asya
Sngapur, Tayland ( Phuket), Hong- Kong..

Toplam 53 gün,  14 uçuş, aktarmalarla 16 uçuş  toplam 31.850 mil. ..

Bu kadar uzun uçuşların ve üç aktarmanın olduğu  az da olsa gözümüzde büyüyen 24 Ocak'ta başlayan seyahatimizi 17 Mart' ta 53 günde tamamladık.

İşe başlamak işi bitirmenin yarısı derler ya gözümüzde büyüttüğümüz  seyahatimizi  üç-beş günde bir yeni bir ülke görme  heyecanı yaşayarak tamamladık.


Türkiye ile Hawaii arasındaki saat farkı 12 saat.  Yani Türkiye' de saat gündüz 12:00  iken Hawai'de bir önceki günün gece 12 si.... ve Hawaii ile Yeni Zelanda arasındaki saat farkı ise 24 yani Yeni Zelanda'da yaşanmış bir gün daha Hawai'de yaşanmamış durumda.

Hawaii'den   uçağa  ayın 24 ünde bindik. Yeni Zelanda' ya geldiğimizde ayın 26 sıydı.  Yani Güneş ilk olarak Yeni Zelanda' da doğuyor buradan batıya doğru gidiyor.  Güneşi ilk görenler Yeni Zelandalılar oluyor. Uçağımız Hawaiden Yeni Zelanda' ya sabah indiği için güneşin doğuşunu önce biz sonra Yeni Zelandalılar gördü.

Bu seyahatimizde Batıdan başlayarak Dünyayı bir baştan bir başa dolaştık. Dünyamızın başka ülke ve coğrafyalarını, şehirlerini, siyahıyla, beyazıyla, çekik gözlüleriyle farklı lisanlar konuşan insanlarını... Cadde ve sokaklarını , Parklarını, Plajlarını, Adalarını,.Otobüslerini, Minibüslerini, Raylı sistemlerini ve Tramvaylarını gördük ve kullandık.  Uçakları ile uçtuk ,  Araç kiraladık..   Trafiklerini kullandık.  Bütün bu ülkelerde yemek yedik. Kafelerine ,Müzelerine, Otellerine gittik. Yani o ülkelerin vatandaşları gibi yaşamaya çalıştık.  Spor alanlarına,  stadyumlarına, NBA maçlarının yapıldığı arenalarına gittik.   hatta bu arada  Los Angeles Lakers ile San Antonio arasında oynanan, hatta bizim Hidayet Türkoğlu' nun  da kadrosunda olduğu NBA maçına gittik. maç mı?  bir şöleni mi seyrettik bilmiyorum.



Staples Center'a girişte hediye bir biblo bile aldık. 





Televizyonlarını çok seyrek açtık. Çünkü geç vakitlere kadar sokaklarda gezindik. Yani gündüzlerini oldukça uzun gecelerini kısa yasadık..

Televizyonu açtığımızda ise ağırlıklı olarak ya bir spor kanalı veya eğlence programı vardı.  Televizyonlarında hiç bir politikacı görmedik desek yeridir.

Sadece bir defa  bir kanalda Barak Obama'nın Meclise gelişini ve konuşmasını izledik..  Obama'nın meclise girişinde bütün parlamenterlerin onu alkışladıklarını ve  Obama'nın da bütün tebessümüyle herkesle el sıkışarak kürsüye çıktığını ve konuşmasının sonunda bütün salonun yine O'nu ayakta alkışladığını gördük.





Brezilya Cumhurbaşkanı'nı  bir televizyon kanalında olimpiyatların Brezilya' da yapılmasının ekonomide güçlük çeken bir ülke için gereksiz olduğunu savunan ve bunun için eylem yapanları,   "Onlar bu ülkenin en değerli insanlarıdır. Onların görüşleri benim için çok değerlidir"  diyordu.  

Bu konuşmasından sonra,  yapılacak bu olimpiyatların ülke için ekonomik  bir kayıp getirmeyeceğini izah eden bir kadın Cumhurbaşkanı'nı  izledik




İster istemez ülkemizde yaşanan Gezi olaylarında iktidarın nasıl bir baskı ve şiddet uyguladığını görmezden gelemedik. Bu ülkelerin yöneticileri  ve yönetim biçimleri ile  bizim ülkemizin yöneticilerini  ve yönetim biçimlerini   maalesef  kıyaslamak istemiyorum.  İnsanlar arasında kutuplaşmanın olmadığı toplumlarda yaşam kalitesinin ne kadar yüksek olduğunu seyahat ettiğimiz bu toplumlarda gördük..

Ayrıca bizim ülkemizde kutuplaşmanın da büyük ölçüde ülkede birliği sağlaması gereken yöneticiler tarafından körüklendiğini görmezden gelemeyiz. Bunun sonucu olarak seyahat ettiğimiz ülkelerde büyük ölçüde toplumda bir kargaşa, kavga ve kutuplaşma yok.  İnsanlarım en büyük gayesi daha kaliteli yaşamak.
Gobal bir dünyada yaşamamıza rağmen Dünyada yaşayan ülkelerin bizim ülkemizden bihaber olduklarını, bizimde onlardan bihaber Dünyaya ve Dünyamızda yaşananlara kapalı bir toplum olarak yaşadığımızı düşünüyorum.

Bu seyahat sırasında zaman zaman internetten ülkemizde yaşanan olaylarla ilgili haber ve yorumları izledim. İnsanlarımızı ak ve kara olarak ayırarak toplumu büyük bir kavga ve kaosa sürükleyen bu ülkenin yönetenleri ne büyük bir günah işliyorlar.  Bu arada ne zaman telefonumu açıp gelen mesajlara baksam Büyük Çekmece Belediye Başkan Adayı Hasan Akgün' un günde en az 4 tane siyası içerikli mesajını gördüm.  Sosyal içerikten yoksun bu tip mesajların beni çok yoruyor. Seyahatim boyunca ülkemizde yaşanan bu kaos ve kargaşadan uzak kalarak ruhumun birazda olsa arındığını düşünüyorum. Ülkemizdeki tüm insanların da bu arınmaya ihtiyacı var.

Hemen hemen gittiğimiz her ülkede spor bir yaşam biçimi...  bol bol yürüyorlar bisiklete biniyorlar.... Gençler ise neredeyse tamamı çok büyük olan parklarda kriket, futbol , Brezilya da ise daha çok geniş ve büyük olan plajlarda guruplar halinde voleybol ve basketbol oynuyorlar.  Bu şekilde yaşayan insanlara sahip ülkelerin spor başarılarının tesadüf olmadığını görmek gerekiyor. Böyle bakınca ülkemizde açık alanların meydan ve parkların yetersiz olması bizim spordaki başarısızlıklarımızın bir nedeni olsa gerek..  Açık alanlarımızı AVM ' lerle ve binalarla doldurduğumuz için AVM' lerin alt katlarına kapalı spor salonları yapmaktayız. Bu da bizim ülkemizin başka bir açmazı olsa gerek..

















Seyehat ettiğimiz bu ülkelerde insanlar yaşam biçimlerini geçmişten büyük dersler  çıkararak insana saygı temeli üzerine kurmuşlar.

Benim  pasaportum eski tip olduğu için her ülke giriş çıkısında  bilgilerim sisteme manuel olarak girildiği için işlemlerim en az 15-20 dakikada tamamlandı. Arda' nın pasaportu yeni.. yani  barkodlu olduğu için  işlemleri en fazla bir dakikada tamamlandı.  Benim pasaportumun çıkardığı bu güçlüklere rağmen,  hiç bir görevli bana bir problem yaratmadığı gibi güler yüzlerini hiç bir zaman benden eksik etmediler ve hatta beklettikleri için özür dilediler..

Bu özür dileme hayatlarının bir parçası olmuş.  Tüm iletişimlerine bu cümle ile başlamaları, hatta sizin bilmeden yaptığınız bir hatada bile sizden özür dileyerek kurulan bu diyaloglardan  sonra nasıl bir tartışma yaşayabilirsiniz?  Bizim ülkemizdeki en büyük problemin bu ilişkiyi kuramamak olduğunu düşünüyorum. İnsanlar büyük  ölçüde birbirlerine saygı gösteriyor, kimse kimseye müdahale etmiyor.  Birbirlerinin hayat tarzlarına, dil, din, ırk vs, müdahale etmiyorlar. Kutuplaşmanın olmadığı birbirlerine karşı son derece nazik ve kibar olan  bu ülkelerde politikacılar ne için neyin adına siyaset yapacaklar?

Ulaşım hemen hemen gittiğimiz birçok ülkede problem olmaktan çıkmış. ABD dışında özellikle İngiltere'nin sömürgesi olmuş ülkelerde   trafik soldan akıyor. ABD' de karayolu ulaşımındaki  yol ve trafik işaretleri çok düzenli sürücü ve yayalar bu kurallara titizlikle uyuyorlar.  Sol şerit hız şeridi değil tüm trafiği düzenleyici bir şerit.  Bu şeride tek sürücülü bir arac giremiyor. Eğer girerse ne kadar yüksek bir ceza ödeyeceğini biliyor .. bunun için ödenecek ceza tutarını  gösteren uyarıcı levhalar var.

Kavşakla giriş ve çıkışlarda yol işaretlerine uymak tamamen sürücünün dikkatine bırakılmış. Sürücü bu işaretlere gelince mutlaka arabasını  durdurmak zorunda. Yollar gidiş- geliş olarak bariyerlerle ayrılmamış.. çünkü devamlı olarak yolun sağına veya soluna geçişler var. Otoyollarda benzin istasyonları bu otoyolların ortasında..  Benzin alacak veya mola verecek sürücülerin veya otoyola yanlış girenlerin bu mola yerinden geriye dönüşleri mümkün.  Otoyollarda yaklaşık  5 kilometre arayla çıkış mümkün.

Trafik lambalarını çok yüksek ve yolun ortasında  araçlar çok uzun mesafelerden ışıkları görebiliyor ve ışıklardan en az 5 metre mesafede duruyorlar.






Singapur ve Hong Kong'ta  da tren istasyonlarında peron ile tren yolu arasında kapılar var. Perona giren treni göremiyorsun. Tren istasyona gelince önce bu  kapıları açılıyor, sonra tren kapıları açılıyor ve trene öyle biniliyor. Yani bizdeki gibi tren perona girerken yerdeki sarı çizgilerin arkasında durun muhabbeti yok 




Şehir planlamalarının çok önemli olduğunu ve bir çok ülkenin bunu başardığını gördüm. Amerika, Brezilya, Arjantin ve Avustralya da.. Şehirler enlem boylam gibi birbirine paralel  caddeler , bunu boyuna kesen sokaklardan oluştuğu için bu şehirlerde adres bulmanın çok kolay  olduğunu gördüm..  1. cadde, 2. cadde, 35-36. sokak gibi..


İnsanlar kaliteli bir yaşam arzu etmektedir. Özellikle büyük şehirlerde çok katlı binalarda yaşayan  insanlarımızın en büyük arzusu nefes alabilecekleri , yürüyebilecekleri , spor yapabilecekleri, piknik yapabilecekleri yeşil alanlar, temiz çevre ve parklardır. Ülkemizdeki yeşil oranı ve parklar Dünya ülkeleri ile kıyaslandığında çok yetersiz..  Bunun için şehir dışında çok büyük maliyetlere katlanarak müstakil evler aramaktayız.

Dünyadaki birçok ülke şehir planlaması yaparken özellikle şehrin en önemli dinlence yerleri olan park ve bahçeler ile şehrin akciğeri olan yeşil alanlara çok büyük önem vermişler.. .Ülkemizde yıllar boyunca çarpık kentleşme nedeni ile son derece az olan ormanlarımızı, yeşil alan ve parklarımızı dahi Gezi parkı olayında olduğu gibi koruyamamaktayız.







Şehir planlamaları mutlaka eski yapılar korunarak ve geçmişe sahip çıkılarak yapılıyor. Her şehrin tarihi ve tarihçesi bunları yaşatan müzeleri var. Yani şehirlerin yaşadığını hissediyorsunuz.

Şehir içi ulaşımları yolları,  parkları, müzeleri, kültür merkezleri , limanları , plajları , alışveriş merkezleri, hastaneleri, kafeleri,  barları hep bir plan dahilinde insanların en kolay ulaşabilecekleri şekilde tasarlanmış ve inşa edilmiş. Şehirlerini tanıtan son derece kaliteli broşür ve kataloglar var ve bu kataloglara çok kolay ulaşılabiliyor. Şehirler çok iyi pazarlanıyor.


Bazı ülkeler Hawaii ,San Diago gibi coğrafi yönden çok şanslılar... kendilerini tanıtmak için fazla bir tanıtım yapmalarına gerek kalmıyor.  Bunun yanında bazı ülkeler Avustralya ,Yeni Zelanda ve Singapur gibi coğrafi güzelliklerinin yanında bu ülkelerin gelişmişlik düzeylerine de bağlı olarak  bir turizm cenneti haline getirilmişler.




Ayrıca Britanya İmparatorlu'ğu  altındaki bu ülkelerde İngiltere' nin siyasi ve kültürel özelliklerini de görmek mümkün.   Trafikleri İngiltere gibi soldan akmakta.. Cadde, sokak, alışveriş merkezleri ile müzelerine İngiltere Kraliyet mensuplarının isimleri verilmiş. Sydney' de Anzak caddesini görünce Anzak kelimesinin Avustralya ve Yeni Zelanda Devletlerinin (A-NZ) bas harflerinden oluştuğunu anladım.

İngiltere adına savaşmak için Çanakkale' ye gelmişler... bu savaşta verdikleri kayıplar için İngiltere Hükümetine kızacakları yerde öyle minnetle bu ülkeye bağlılar ki  bayraklarında krallık amblemini taşıdıkları gibi bu aldıkları  görevden  dolayı büyük bir gurur duyduklarını söylüyorlar. Bu ülkelerin gelişmişlik düzeylerinin,  yönetim biçimlerinin ve demokrasinin yerleşmesinde İngiltere' nin ne kadar etkin olduğunu görmek mümkün..





Japon yemek kültürü özellikle suşi  Güney Amerika ve Uzak Doğu' da çok ağırlıklı..  İtalya' nın pizza ve makarnaları ise Amerika, Brezilya ve Arjantin' de,   Amerika'nın Mc Donald' ı ve   Kentucky  ise bütün dünya yemek kültüründe önemli bir yer tutuyor. Arjantin'de yediğim pizzayı unutamıyorum..


















Hiç yorum yok:

Yorum Gönder